Öne Çıkan Yayın

Türkiye'den Arjantin'e Uzanan Bir Gezi Değil, Bela Yolculuğu!

20’li yaşlarıma henüz başladığım zamanlarda bir çılgınlık sonucu kendimi Güney Amerika’da buldum.  Orada geçirdiğim vakti de daha sonra anla...

27 Aralık 2016 Salı

Ülkemizin Hiç Sönmeyen Ateşi Chimera ( Yanartaş )

Üniversiteyi Antalya'da okumanın getirdiği fırsatlardan sonuna kadar yararlandım. Her hafta sonu Antalya veya çevre illerine kaçamaklar yaparak, bir çok yeni yer ve hikayeler öğrendim. Zaten benim için yolculuk yapmanın en önemli kısmı da bu, yeni hikayeler.


Yaza doğru bizim üniversitenin gençlerinin bir kanı kaynar zaten. Kemer'e, Olimpos'a, Kaş'a ya da Muğla'ya fark etmez, bir şekilde gidip oralarda ki etkinliklere katılır. Biz de beş kişi toplanıp Olimpos Dağın'a gitmeye karar verdik. Ve gittiğimiz akşam Olimpos'a çok yakın olan Yanartaş'a da uğramaya karar verdik. Antalya'nın Kemer ilçesine bağlı oldukça ilgi çekici ve turistik bir yer.

Bir kere kesinlikle terlikle oraya gitmek gibi hata yapmayın. Lori sizin yerinize bu hatayı yaptı ve çekmediği çile kalmadı çünkü. Sizler güzelce spor ayakkabılarınızı giyin öyle gidin. Çünkü stratosfere kadar uzanan bir merdiven var. Allah'ım tırman tırman bitmiyor. Yanımıza şarap almayı akıl edecek kadar keyfine düşkün ama su almayı akıl edemeyecek kadar saf bir grup insan olarak yolumuza devam ettik. Bir de yol üzerinde aydınlatma da yok. Zifiri karanlıkta telefonlarımızın flashları ile çıktık onca yolu. Bir de check-inler falan derken, hepimizin de şarjı bitti. Bir tane fotoğraf çekinmeden döndük resmen.

Sonun da zorlu yolculuğumuz bitti ve yanan ateşlerin olduğu bölgeye gittik. Gece gerçekten güzel görünüyor. Bir çok turistin de uğrak yeri burası. Biz de bulduğumuz bir yere oturduk. Ateşin yanında şarap içmek için. Baktım karşıda ki çiftte su var. Öleceğim susuzluktan, gittim yanlarına dedim ki .

" Merhaba. Biz buraya çıkarken su almadık yanımıza. Baya susadım. Ben size şarap ikram etsem siz de bana su ikram etseniz? "

Bakıyorlar öyle bana. Tabi ben hiç susmadan ve ara vermeden direkt konuya girdiğimden olayı anlamadım. Bizimkiler Rus'muş. Zaten yazın Antalya onların. Biz misafir oluyoruz orası ayrı. Durumu İngilizce anlatınca güldüler başta bir bana. Ama sonra su verdiler. Allah'ım ne hallere düştüm. Kendi ülkem de elin yabancısından su istedim. Ama umurumda değil, çok susamıştım!

Biz sohbetimizi ettik, şaraplarımızı içtik, Ruslardan aldığım suyu kimseye vermedim. Bana ne ulan, zaten rezil olan benim. Şarabını veren de. İnsafsızlar aldı şaraptan. Bizimkiler de suyu vermedim diye bana şarap vermedi.

Aşağı indiğimiz de orada incik boncuk, magnet satan bir amca vardı. Oralara bakarken onunla sohbet etme fırsatım oldu benim de. Bana Chimera'nın hikayesini anlattı. Ama baya yaşayarak anlattı. Çok hoşuma gitti keyifle dinledim. Oraya yolunuz düşerse o amca hemen girişte ki hediyelik eşya standında duruyordu, mutlaka hikayeyi ondan dinleyin. Şimdi size hikayeyi de anlatırdım ama, çenem çok düşük yazı da baya uzun oluyor.

Ama kısaca bahsetmek gerekirse;

Chimera aslan başlı, keçi gövdeli ve yılan kuyruklu ağzından alevler saçan bir yaratıktır. Bellerophontes Likya kralı tarafından Chimera'yı öldürmekle görevlendirir. Kendisi de Pegasus'a binerek onunla dövüşür. Pegasus havalandığında attığı mızrakla Chimera'yı yerin yedi kat dibine yollar. Ama Chimera'nın ateşi yanmaya günümüzde de yanmaya devam eder...

O amca daha iyi daha heyecanlı anlatıyordu yahu!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder