Öne Çıkan Yayın

Türkiye'den Arjantin'e Uzanan Bir Gezi Değil, Bela Yolculuğu!

20’li yaşlarıma henüz başladığım zamanlarda bir çılgınlık sonucu kendimi Güney Amerika’da buldum.  Orada geçirdiğim vakti de daha sonra anla...

24 Aralık 2016 Cumartesi

Bir Rock Festivali Macerası Bu Part 2

Sabah olduğunda çadırları toplayıp festival alanına girmek için, arkadaşlarımızla buluşup kuyruğa girdik. Kuyruğa girdiğimiz de saat 6:30 du 12:00’de kapılar açılacak. Allahım bir kuyruk var ki. Aklım çıktı. Asla bitmiyor. Artık isyan etmeye başladık. Kapıları bir saat erken açtılar. Tam 9 saat içeri girmek için kuyrukta bekledik. Üstümde önü çapraz şeritli bir sporcu atleti vardı.
 Güneşin altında öyle bir yanmışım ki iğrenç iz oldu. Hepmizin başına güneş geçti. Artık sağlı sollu evlerden üzerimize hortumla su tuttular. Başta iyilik yapıyorlar sandık. Ama daha sonra bildiğin bizle eğlendiler. Hedef alıp su tutmaya başladılar. Sesimizi çıkarmadık ama, yoksa bildiğin öleceğiz yani ! Benim hasır bir şapkam vardı. Mert onu kaybettiği için başıma t-shirt bağladım.

Çok şükür festival alanına girdik. Ben çantamı Mert’e kitlediğim için çok yorulmadım ama yine de söyledim. Çadırlarımızı kurduk boş bulduğumuz bir yere. Çünkü görevlilerde bıkmıştı artık. Herkes kafasına göre takılıyordu çünkü.  Aksam  17:30’da konserler başlıyordu. Bir iki tanesini dinleyip uyumaya gittik.  Bir iki saat sonra benim tuvaletim geldi. Gidip tuvalet aradım. Ama yapamadım. Çünkü çok pislerdi. Ama öyle normal bir pislik değil bu. Yeni bir tanım gerekli o pisliğe. Hemen çıktım ordan. Sonra çadırın olduğu yeri kaybettim. Telefonumda şarjı yoktu.  Bir saat çadırların orda döndüm durdum. Çünkü herkes Dechatlon’dan aynı çadırı almış ucuz diye. Hepsi benim çadırım gibi geliyordu. Yanlışlıkla bir çitfin çadırna dalıp onları bastım. Ardından da gözlerimi oya oya ordan koşarak kaçtım. Neyse ki sonunda kendi çadırımı buldum. Ama hemen girmedim. Önce emin olmak istedim. Çadıra girince yarım saat ağladım. Allahım burası çok pis ben burda yapamam diye. Tam uykuya dalacakken, bu sefer sağdan soldan insanlar “ Hectooooooooooooooor! “ diye bağırmaya başladı. Hay senin Hectoruna diye bağırdım bende. Ama çadırın içinden. Yoksa ağzımı burnumu kırarlar benim. 

Sabah 6:00 gibi çadır bildiğin saunaya dönüştü. Leş gibi terlemişim resmen. Zaten saat üçte anca uyumuşum. Küfrederek çadırdan çıktım. Dedim bari duş alayım ama Aman Allahım! Bir kuyruk var ki, anca festival sonunda bana sıra gelir. Neyse dedim yapacak bir şey yok sahilde yıkanırım artık. Bizimkilerle toplanıp kahvaltı yapmaya gittik. Henüz orayı festivale gelenler keşfetmediği için tuvaletler temizdi.  Klozeti  öpmek istedim. Hiç ııyyy demeyin. Orası o kadar pis ki, klozeti yalarsınız bile!
Akşam konserler başlayana kadar hiçbir etkinlik olmadığı için, kahvaltı yaptığımız yerde takılıyorduk bizde bütün gün.  Zaten ertesi gün keşfettiler orayı mekan doldu taştı!  Mekan sahibi abla Ankara’nın Bağları’nı açtı. Biz rockçılarda onda oynadık. İyice kültür şoku yaşadık.

Cem Adrian konserinde yere bağdaş kurup uyudum.  Ara verilince de gidip bişeyler içtik. Diğer sanatçılarda deli gibi eğlendim ama. Akşamları efsane geçiyordu. Sadece çişim gelmesin diye dua edip duruyordum.  Athena sahneye 00:30’da çıktı ama bir türlü gitmedi. Birde milleti birbirine koşturup izdiham çıkadı durduk yere. Artık saat 3:00’de yorulup çadırlarımıza gittik. Onlar hala sahnedeydi. Uyuduk.  Sabah yine ter içinde uyanınca sahile gidip duş almaya karar verdim. Lanet olsun orda da kuyruk vardı! Tam bana sıra gelince bir görevli gelip “ Arkadaşım sahilde şampuanla duş almayın” dedi. Haklıydı ama artık sinirden gözüm dönmüştü. Ben de bağırdım. Adam da benden ürküp tamam ablam sen al duşunu, ne kızıyorsun dedi. Bir de agrasif oldum. Duş aldıktan sonra kendimi biraz daha iyi hissettim. Sonra bir mesaj geldi. O sıralarda görüştüğüm  çocukta festivale gelecekmiş. İyi bok yiyorsun dedim kendi kendime. Ona demedim. Sonra bir şekilde İlayda’yı kandırıp merkeze kuaför aramaya gittik. İlayda Ceylan Ertem’i çok seviyordu. Bende söz yetişicez ona dedim. Ama yetişemedik. İlyada da bana çok kızdı. Festival alanına döndüğümüzde bizimkiler bütün içkileri bitirmişler tabi. Çok gıcık oldum. Mert baya sarhoş oldu. Festivalde ki bütün kızıl saçlı kızlara aşık oldu. Sahile işerken kızıl saçlı bir kız görüp o halde kızla konuşmaya çalıştı. “ Hiişt! Kızıl!” diye bağırdı. Bizde bizi dövmesinler diye Mert’i uyuttuk. Kendi aramızda takılmaya başladık. Duman konserinde aniden uyandı. Benim de elimden tutup koşa koşa konser alanına gitti. Ben o beni koştururken düştüm. Mert bana güldü. Ben de ona kızdım.
 



Ardından karnımız acıktı. Bir şeyler yemeye karar verdik ama, herşey de olduğu gibi yemekte de kuyruk vardı.  Neyse ki birşeyler yiyebildik. Gece çadırlara gittiğimiz de canım sıkıldı. Ben de Mert’in çadırına gittim. Orda makara falan yaparken suratımı böcek ısırdı. Resmen eğitmiş hayvanları. Sonra ki günler Feriştah gibi dolandım ortalıkta.  Resmen Mike Tayson dövmesi gibi ısırmış şerefsiz. Tabii yanıma her hangi bir ilaç falan almadığımdan öyle kaldım. Benimle dalga geçip durdu Mert.


Geri dönüp baktığımda efsane eğlendiğim anlar geliyor aklıma. Her genç en azından bir kere böyle bir festivale katılmalı.  Trajikomik geçse de, güzel oluyor baya yahu!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder