20’li
yaşlarıma henüz başladığım zamanlarda bir çılgınlık sonucu kendimi Güney
Amerika’da buldum. Orada geçirdiğim vakti de daha sonra anlatacağım elbet ancak, yolculuğum sırasında yaşadığım traji komik olayları da anlatmadan geçemedim.
Çantamı hazırlayıp Sabiha Gökçen'den İspanya aktarmalı Arjantin yolculuğuma koyuldum. Hava limanın da bilet ve pasaport işlemlerimi halledip, uçağa bindim. İlk kez yanımda tanıdığım biri olmadan hiç bilmediğim bir ülkeye gidiyor olduğumdan da çok heyecanlıydım.
Türkiye’den
İspanya beş saat sürüyor. Bu yine
katlanılabilir bir süre. Uçakta kendi kendime bir şeyler okuyordum ki, arka
taraftan bağırışmalar duydum. İki tane hostes tuvalet kapısının önünde bir şeylere kızıyor.
Tabi meraklı bir Türk genci olarak hemen oraya gidip neler oluyor diye anlamaya
çalıştım. Meğer bizim ablalar, tuvalette bir yolcunun sigara içmesine
kızıyormuş."Ulan!" dedim" Ne sabırsızsınız yahu!" Meğer adam Türk'müş! Anladı
dediğimi. "Ben size demedim abi, Hosteslere dedim." dedim ama inanmadı. İçimden " Lori kızım adam ol geç yerine başına bela gelmesin." Tam geçecektim koltuğuma, hostesler
tuttu beni diyor ki söyle ona hava alanında polise vereceğiz onu.
"Ulan ben niye
diyorum sen de! " diyorum. Ama ulanı Türkçe söyledim! Onlarda "Yok çevir o bizi anlamıyor. " diyorlar.
Haay şansıma s.çiim ya. Dedim abi
böyle böyle hatunlar sana takmış polise götüreceklermiş seni. Adam da bana atarlanıyor " Naptık sanki uçağı mı yaktık? "
Allah'ım nasıl gereksiz bir olayın tam
ortasınadyım ya! Diyorum bana ne yaparsanız yapın tam gideceğim hostes yine
tuttu beni diyor arkadaşınıza durumu anlatın. Bir türlü arkadaşım olmadığına
ikna edemedim. Çünkü değilse ne halt yemeye buraya geldin diyorlar bana. Allah'ım ya
daha yola çıkmadan hapse gireceğim.
Diyorum "Abim bekleyemedin mi sen de, inince
içersin işte beni de uğraştırıyorsun! " Napiim yeğenim duramıyorum" diyor. Hayır
dayak yemeyeceğimi bilsem kıracağım azını da yemedi.
Hosteslere
bir şekilde durumu anlatıp yerime oturdum. Bir daha da tuvalete bile olsa
gitmedim. Yeter lan her şey bana patlıyor
Uçak aktarmalı olduğu için 7 saat mal gibi
hava alanında bekledim. Gittim bir iki mağaza falan dolandım. Canım iyice sıkıldı.
Uçaktan yürüttüğüm poları üstüme çeker uyurum dedim. Tam uzanmışken iki tane
Arjantinli kızla tanıştım efso sevimli kızlardı ya. Ama vefasız olduğumdan
artık görüşmüyoruz. Beni Arjantinde bir
gece ağırlamayı teklif etti. Dedim senin azını ısırırım. Kız bir korktu tabi
benden. Bide beş saat bunun ne anlamda
söylediğimi anlatmakla uğraştım. Uçak tam 18 saat sürdü.
Yuh yaa bileklerimi
kesecektim uçakta artık. Bitmedi bir türlü. Birde uçakta verilen yemek mide mi
bozdu. Allah belamı verdi resmen.
Hava alanında others kısmından kuyruğa girip beklemeye başladım. 4 yıl
falan sürdü sanırım. Gişedeki memur da sevmedi beni. Uyuz uyuz bakıp bir iki soru
sordu sonra iyi hadi gir bir sen kalmıştın gelmeyen der gibi pasaportumu geri verdi.
Hava alanından çıkıp hemen sigara yaktım.
No no no diye bağırdılar bana. Allah kahretsin dedim! " What no no no!!! " diye de ben bağırdım. 20 saattir sigara içmiyorum ve Türk'üm. Deli gibi sinirliyim yani! Ülkece ne istiyorsunuz benden ulan!
Arjantin'in para birimi Pezo. Benim gittiğim yıllarda 1 $ 4 Pezo'ya denk geliyordu. Ayrıca Arjantin 90 gün vizesiz ülkeye giriş izni veriyor.
Hava alanından otobüse binip otelimin olduğu bölgeye gittim. Otele giriş yaptıktan sonra çıkıp ortalığı bir turladım. Buenos Aries gerçekten güzel bir şehirdi. Metroya bindiğimde şehrin resmen ikiye bölündüğünü gördüm. Bir tarafı inanılmaz fakir, insanlar inşaatlarda ya da sokaklarda yaşıyor. Yalın ayak çocuklar ortalıkta koşturuyor. Bir durak sonrası bildiğin lüks. Gelir düzeyi çok dengesiz. Harita elimde sağa sola bakındım neler yapılabilir diye. Bir sonra ki akşam bir karnaval olduğunu öğrendim. Baya iyi geldi.
Ertesi gün yine Buenos Aries sokaklarında turladıktan sonra hava kararmaya başladığında insanlarda toplanmaya başladı. Belli bir süre sonra da çeşitli müziklerle insanlar dans edip eğlenmeye başladı. Ben de onlara eşlik etmeye çalıştım. Ama benim dansım daha çok kolbastı oyununa benzedi. İnsanlarda "Ne yapıyor bu yahu!" der gibi baktılar bana zaten. Çokta umursamadım. Klasik olarak dilimin hiç bilinmediği bir ülkede olduğumdan rahat rahat Türkçe konuştum kendi kendime. Durup insanları izlerken bir anda gözüme bir adam takıldı. Herkes dans edip eğleniyordu. Evet fotoğraf ve videoda çeken vardı. Ancak bu abide farklı bir şey vardı. Bütün dikkatim onun üzerine yoğunlaştı. Tanıdık geliyor bir de. Ama kıta aşıp buraya geldim. Kiminle karşılaşabilirim ki dedim. Ama ayaklarım da istemsizce adama doğru gidiyordu. Daha sonra kameranın ekranından ne çektiğine baktım, çaktırmadan. Abimiz dans eden hatunların kalçalarına zoom yapmakla meşguldü.

İstemsizce, " Merhaba abi, sen de mi Türksün? " dedim. Adam bir an da döndü bana, uçakta ki sigara içen adam. Allah'ım ya şansa bak. Ters ters baktı bana. Sanki ben zorla içirdim sigarayı. Nedense muhabbet etmeye başladık ama etmez olaydım. İki saat susmadı adam. Kendim ettim, kendim buldum açıkçası. Bir şekilde oradan uzaklaşıp biraz daha turladım. Deli gibi susadım ama yemin ediyorum markette satılan sular leş gibi. İçemiyor yani insan. Sigara da pahalı. Neyse ki yanımda getirdi bir karton. Markete girdim su ve çikolata almak için. Kasaya ödeme yapmaya gittim. Cüzdanım yok. Bildiğin yok. Aptal gibi kaldım kasada. Bir anda başladım ağlamaya. Ulan telefon var da o zaman şimdi ki gibi değildi yani. Belki de öyleydi de ben bilmiyordum. Paramda yok. Otele nasıl dönücem bir fikrim yok. Mecbur otostop çekicem ama şehir içi çok zor. Gece oldu bir de hiç güvenli değil. Elim de harita başladım yürümeye. Hem ağlıyorum hem de haritadan otelin yerini çözmeye çalışıyorum. Allah belamı veriyor resmen. Kesin o gıcık herif beddua etti bana diyorum içimden.
Neyse kaybola kaybola üç saat sonra oteli buldum. Receptiona durumu anlattım. Belki getirirler cüzdanını dediler. Oradaki bilgisayarı kullanarak aileme durumu anlattım. Annem on beş dakika bana kızdı. Ardından da tamam endişelenme bir şekilde hallederiz dedi. Rahatladım biraz ama yine de odama çıkıp sabaha kadar ağladım.
Devamı gelecek maalesef...