Karadeniz zaten bildim bileli fıkraların ve şakaların vazgeçilmez adreslerinden biri. Ben de oldum olası bayılırım böyle hikayeleri dinlemeye. Hep bir hikayem olsun isterdim. Kedimce de oldu vallahi.
Rize'de geçen o kısa bir gün de elbette ilginç bir olay yaşayacaktım...
Sigara almak için market arıyordum Pazar'da. Bi baktım az öte de bir kahve var. Girdim içeri yaşlı bir amca vardı. Kendim de Karadenizli olduğum için hemen benim de ağzım değişti ve bir an da ömrünü Artvin'in yaylarında geçirmiş bir kadın gibi amcadan yol tarifi istedim.
" Selamun aleykum emucem! Ha buralarda bi market var midur? "
Amca bana kaşları çatık bir bakış yolladı önce. Ardından:
" Soyle bakayim sen kimsun? "
" Emucem ben gezeyrum ha buralari, burali değilum.
" E nerelisun o vakit? "
" Artvinliyim ben buraya günü bir birluk uğradum "
Dövmelerime baktı daha sonrasında
" Belu ( belli ) zate ( zaten ) tipunden. Bizim burali olsaydun çok dayak yerdun sen! "
" Ellaam ( Allah'ım ) o ne demek emucem dema öyle bunlar gerçek değildur.
Belli oldu ki amcam bana asla marketi tarif etmeyecek ve beni azarlayacak. Kurban olduğum bana bir tarif et de gideyim de diyemiyorum. Sanırım beni dövmek için bahane arıyor. Bir kaç azarlama ve öğütle ve " Kizum bak ha dovmelerle sen namaz kilmazsun. Bak yazuk etma kendune " diye hayıflanmaların ardın asıl konumuza giriş yaptı..
" Sen marketten ne alacasun (alacaksın) ?"
Sigara dersem asla buradan çıkamam, o yüzden yol için yiyecek bir kaç şey dedim.
" Ge bakayum buraya ha o ilerda bi zami ( cami ) var godün mi? "
-Asla göremiyorum-
" He emucem gördüm "
" O zamiye sirtuni ver şoyle bir iki yüz metra aşağı yüri, ardundan orada bir İdrus (İdris) var.
" Eee emuce "
" Aman oğa (ona) selam verma "
" Niye emucem ne yapti o İdrus saa ( sana )
" O var yaa ne fenadur. Butun çarşiya borç yapti, kimsenun parasini da vermeyi. "
Belli oldu bütün çarşının dedikodusunu yapacağız....
" Tamam emucem İdris'e selam vermeyeceğum. "
" Aman kizim sağa gelur der, kizum çok zor durumdayım bağa yardum et der, para ister verma git oradan."
" Tamam emucem eee market nereyedu? "
" Oradan yol boyle ikiye ayrilur. Sen soldan devam edecesun. Orada bir tezi Ahmet var."
Allah'ım tek istediğim markete gidip sigara almak. Ama amca beni asla bırakmıyor.
" Onun ile ebbedi (asla ) konişma"
" Kurban olduğum emucem zaten neden konuşayum elun adamiylan? Sen bağa söyle nereyedu bu market?"
" Sen beni dinla! O Ahmet var ya o Ahmet! Gul gibi karisini birakip Rus bi kariya kaçti. Karisi bi ağladiii, bi doğündi ( dövündü) " Kocaaaam Rus'a kaçtiiiii kocam Rusa kaçtiiiiii " diye. Bi uzulduk bi uzulduk. Sorma kizum... Geldu bi da kariyi buraya taşidu. "
" Emuce madem oyle neden beni oralardan yollayisun ? "
" E yol oyle ben napayım ? " diye kızdı bi de bana... Zaten ben yol tarifi alana kadar bizimkiler bulmuş almışlar bile alacaklarını. Bense bütün Pazar'ın dedikodusu dinleyip azar yedim. Kahveden çıkarken bi de " Sen kaç yaşundasun " diye sordu. " 26 yaşındayım " diyince... Ben anlamiştum zaten evda kalmişun sen" dedi. Allah'ım ya bir burda bu lafı yemediğim kaldı zaten. Yaşlı başlı adam lafta edemiyorum. Kahvede bir ton adam var dayak yicem bide . " Oldi mi emucem ya. Daha gencim ben. Var daha vaktim" dedim. " Afkurma ( sinirlenme ) bağa ( bana) Sen boyle bed bed ( suratsız ) dolanirsan zor bulursun kocayi. " dedi. Bana dedi ya bana.... Of Allah'ım. Suratsız mıyım lan ben? Bu da böyle bir anımdı işte. Bak sinirlendim yine! Hey Allah'ım....
Genç bir kadının seyahatleri sırasında başından geçen traji komik hikayeleri...
Öne Çıkan Yayın
Türkiye'den Arjantin'e Uzanan Bir Gezi Değil, Bela Yolculuğu!
20’li yaşlarıma henüz başladığım zamanlarda bir çılgınlık sonucu kendimi Güney Amerika’da buldum. Orada geçirdiğim vakti de daha sonra anla...

14 Temmuz 2017 Cuma
11 Ocak 2017 Çarşamba
Aylin Aslım'dan Yediğim Anlamsız Trip
Kaşta bir gece eğlenmek için uğradığımız bir mekanda Özgeyle başımızdan geçen bir olay bize bütün gece neden şimdi biz bunu yaşadık sorusunu sordurdu.
Dalıştan yeni dönmüşüz, üstümüzü başımızı değiştirdik. Ama duş alamadık. Sinirden ölmek üzereyim.Kazık gibi kaldı saçlarım. Bütün gün öyle dolandık ortalarda.
Akaşama da Gagarin diye bir eğlence mekanına gittik. Müzikler gayet başarılı. Mekan çok ufak ama güzel sayılabilecek durumda. Eylül ayı olmasına rağmen mekan gayet dolu. İlerleyen saatlerde turist yoğunluğu arttı. Tıklım tıklım oldu birden.
Özgenin keyfi yerinde her zaman ki gibi. Ama ben bana bütün gece dadanmış olan bir Afrika dere kurbağası kılıklı adamla uğraşmak zorunda kaldım. Bir inatçı ki anlatamam. Kesinlikle laf anlamıyor. Dans etmek istemediğimi söyledikçe o sanki " Hadi bebeğim, çılgınlar gibi dans edelim! " demişim gibi davranıyor bana. Konuştukça boynu daha da içeri kaçıyor birde. Odaklanamıyorum bir türlü dediklerine. İyice sinirlerimi bozdu. Bir de tuvaletim var ki. Allah'ım oracıkta salacağım yani. Ama bana bir saniye müsaade etmiyor ki gidip tuvale işimi halledeyim. Çünkü yerimden kalktığım gibi, avını bekleyen sırtlan gibi kapıyor kolumdan döndürmeye başlıyor beni.
Ben de o an altıma işemektense Özgeyi feda ettim. Yanıma çağırdım onu, o yanıma gelince bizim afrika dere kurbağası sıçraya sıçraya yanıma geldi. Ben hemen " A Özge tabi dans et sorun değil!" dedim. Bizim kurbağa bu sefer Özgeyi olduğu yerde döndürmeye başladı. Bence bir çeşit kabile dansı bu. Özge kesin beni öldürecek ama altıma işeyemem açıkçası bu yaştan sonra.
Ama gel gelelim ki, küçücük mekanda bir türlü tuvaleti bulamıyorum. Sanırım mekana göre önce işemeyi hak etmemiz gerekiyor. Kime sorsam, beni bir başkasına yönlendiriyor. Baktım dj kabinin de bir kız var. Bir şeyde yapmıyor zaten. Playlisteki şarkılaarı tıklayıp, millete dinletiyor. Ama dj! Ben de onun yanına yaklaşıp seslendim;
" Pardon! Bakar mısın!"
Kıza seslendikçe bir garip triplere giriyor. Ama asla bana cevap vermiyor. Bakıp son derece samimiyetsiz bir gülüşle bakıp o çok önemli işine devam ediyor. Bir daha seslendim:
" Ya bir bakar mısınız acaba! Pardooon!! "
Ama yok, kesinlikle oralı değil ve altıma kaçırmak üzereyim. Artık sinirlendim haliyle. Bağırmaya başladım.
" Ablacım bir cevap versene! Nerede bu Allahın cezası tuvalet ya! Niye cevap vermiyorsun?"
Kadının yüzünde bir şok. Sanki annesini gözünün önünde öldüreceğimi söyledim. Alt tarafı tuvaletin yerini söyleyecek. Bakıyor öyle bana. Ben de gıcık oldum bakmaya devam ettim. Sonra bana
" Nasıl yani! Yanıma tuvaleti sormaya mı geldin? " dedi. " Yok ablam dj tiesto çal diyecektim aslında ama muhabbete nasıl gireceğimi bilemedim " dedim. " Nasıl yani " diye sordu bana. Allahım sohbet giderek daha da aptallaşıyordu. Ama ben bir türlü o tuvalete gidemiyordum. Kadın da dediğimi anlamadı baktı yüzüme. Sonra " Sen beni tanımıyorsun herhalde " dedi. " Neden seni tanımayanlar burada işemeyi hak etmiyor mu? " diye çıkıştım. Zaten bir soru daha sorarsa dalacağım kadına. Çünkü mecalim kalmadı artık. Sonra benimle uğraşmak istemedi belli ki, ilerde soldaki ilk kapıdan gir hemen karşısı dedi. Sağol diyerek gittim yanından.
Tuvaletten döndüğüm de, Özge afrika dere kurbağasını boğazlıyordu. Ben koşarak yanına gittim. Zaten sinir oluyorum kendisine. İki tane ben de salladım. Haliyle bizi mekandan çıkardılar. Zaten sevmemiştim orayı.
Dışarı çıktığımızda Özge'ye tuvalette başıma gelenleri anlatınca, güldü baya. Meğer dj kabininde ki kadın Aylin Aslım'mış. Mekanda onun olunca, tabi tribi yediğimizle kaldık.
Dalıştan yeni dönmüşüz, üstümüzü başımızı değiştirdik. Ama duş alamadık. Sinirden ölmek üzereyim.Kazık gibi kaldı saçlarım. Bütün gün öyle dolandık ortalarda.
Akaşama da Gagarin diye bir eğlence mekanına gittik. Müzikler gayet başarılı. Mekan çok ufak ama güzel sayılabilecek durumda. Eylül ayı olmasına rağmen mekan gayet dolu. İlerleyen saatlerde turist yoğunluğu arttı. Tıklım tıklım oldu birden.
Özgenin keyfi yerinde her zaman ki gibi. Ama ben bana bütün gece dadanmış olan bir Afrika dere kurbağası kılıklı adamla uğraşmak zorunda kaldım. Bir inatçı ki anlatamam. Kesinlikle laf anlamıyor. Dans etmek istemediğimi söyledikçe o sanki " Hadi bebeğim, çılgınlar gibi dans edelim! " demişim gibi davranıyor bana. Konuştukça boynu daha da içeri kaçıyor birde. Odaklanamıyorum bir türlü dediklerine. İyice sinirlerimi bozdu. Bir de tuvaletim var ki. Allah'ım oracıkta salacağım yani. Ama bana bir saniye müsaade etmiyor ki gidip tuvale işimi halledeyim. Çünkü yerimden kalktığım gibi, avını bekleyen sırtlan gibi kapıyor kolumdan döndürmeye başlıyor beni.
Ben de o an altıma işemektense Özgeyi feda ettim. Yanıma çağırdım onu, o yanıma gelince bizim afrika dere kurbağası sıçraya sıçraya yanıma geldi. Ben hemen " A Özge tabi dans et sorun değil!" dedim. Bizim kurbağa bu sefer Özgeyi olduğu yerde döndürmeye başladı. Bence bir çeşit kabile dansı bu. Özge kesin beni öldürecek ama altıma işeyemem açıkçası bu yaştan sonra.
Ama gel gelelim ki, küçücük mekanda bir türlü tuvaleti bulamıyorum. Sanırım mekana göre önce işemeyi hak etmemiz gerekiyor. Kime sorsam, beni bir başkasına yönlendiriyor. Baktım dj kabinin de bir kız var. Bir şeyde yapmıyor zaten. Playlisteki şarkılaarı tıklayıp, millete dinletiyor. Ama dj! Ben de onun yanına yaklaşıp seslendim;
" Pardon! Bakar mısın!"
Kıza seslendikçe bir garip triplere giriyor. Ama asla bana cevap vermiyor. Bakıp son derece samimiyetsiz bir gülüşle bakıp o çok önemli işine devam ediyor. Bir daha seslendim:
" Ya bir bakar mısınız acaba! Pardooon!! "
Ama yok, kesinlikle oralı değil ve altıma kaçırmak üzereyim. Artık sinirlendim haliyle. Bağırmaya başladım.
" Ablacım bir cevap versene! Nerede bu Allahın cezası tuvalet ya! Niye cevap vermiyorsun?"
Kadının yüzünde bir şok. Sanki annesini gözünün önünde öldüreceğimi söyledim. Alt tarafı tuvaletin yerini söyleyecek. Bakıyor öyle bana. Ben de gıcık oldum bakmaya devam ettim. Sonra bana
" Nasıl yani! Yanıma tuvaleti sormaya mı geldin? " dedi. " Yok ablam dj tiesto çal diyecektim aslında ama muhabbete nasıl gireceğimi bilemedim " dedim. " Nasıl yani " diye sordu bana. Allahım sohbet giderek daha da aptallaşıyordu. Ama ben bir türlü o tuvalete gidemiyordum. Kadın da dediğimi anlamadı baktı yüzüme. Sonra " Sen beni tanımıyorsun herhalde " dedi. " Neden seni tanımayanlar burada işemeyi hak etmiyor mu? " diye çıkıştım. Zaten bir soru daha sorarsa dalacağım kadına. Çünkü mecalim kalmadı artık. Sonra benimle uğraşmak istemedi belli ki, ilerde soldaki ilk kapıdan gir hemen karşısı dedi. Sağol diyerek gittim yanından.
Tuvaletten döndüğüm de, Özge afrika dere kurbağasını boğazlıyordu. Ben koşarak yanına gittim. Zaten sinir oluyorum kendisine. İki tane ben de salladım. Haliyle bizi mekandan çıkardılar. Zaten sevmemiştim orayı.
Dışarı çıktığımızda Özge'ye tuvalette başıma gelenleri anlatınca, güldü baya. Meğer dj kabininde ki kadın Aylin Aslım'mış. Mekanda onun olunca, tabi tribi yediğimizle kaldık.
2 Ocak 2017 Pazartesi
Bukalemun Sen Tam Bir Çılgınsın!
Antalya'da en çok neresi aşık olunası diye sorulsa buna cevabım; kesinlikle Kaş olurdu. Kaç gün kalırsam kalayım, hep çok az gelir. Bu yaz da yolum yine Kaş'a düştü. Ama efsane bir yol arkadaşıyla.
Sevgili Özge A. yolculuk yapmaktan en fazla keyif aldığım kişi. Çünkü her koşulda eğlenmesini biliyor. Hatta bazı yerlerde ben yan çizdiğim de, durumu öyle bir toparlıyor ki, yine aynı neşe için de yolumuza devam ediyoruz.
Eylül'de de Kaş bir harika. Kaş'ın girişin de arabadan inip merkeze doğru yürüdüğümüzde, sırt çantasını taşımak biraz zulüm oluyor ama. Buna artık söylenmenin bir anlamı olmadığını fark edeli baya oldu tabii...
Kaş'ta kamp kurmak isterseniz sizlere eski devlet hastanesinin arazisini öneririm. Camping alanları da var elbette. Ama çadırda kalmak için para vermek istemezseniz en uygun mekan burası. Merkeze zaten çok yakın. Otogara da öyle. Yürüyerek rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Burası sizi bilgilendirdiğim kısımdı.
Gelelim asıl meseleye... Kaş geçirdiğimiz ikinci günde dalış yapmak için Özge'nin bildiğiniz başının etini yedim. Çünkü burada da dalış yapmak efsane keyifli oluyor. Gündüz dalış yapmak için firmaların ofislerini dolaşıyoruz, en ucuz hangisi olur diye. Bir kaç yeri gezdikten sonra en son girdiğimiz ofiste dalış yapmaya karar verdik.
Ben ofiste ki kadınla dalış hakkında bilgi alırken bir an da gözüm Özgeye takıldı. Ofiste duran bukalemuna eğilmiş, dik dik bakıyor. Ama böyle bildiğin restleşiyor sanki hayvanla. Ben de bu kadar ilginç ne görmüş olabilir diye kadına bir saniye lütfen deyip Özgenin yanına gittim.
O sıra da bukalemuna şunları söylüyordu! :
" Bana baksana sen bi'!!!" " Hey kime diyorum?" " Gözlerin iki yanda diye kendini bizlerden farklı mı görüyorsun?"
Yemin ederim kulaklarım bunları duydu. Hayvan ona ne etti de bizim ki bu kadar delllendi o an anlamadım. Eğildim ben de onunla beraber bukalemuna bakmaya başladım. Neden Özgeyi sinirlendirdi diye düşünmeye başladım. Ama hayvanın zerre umurunda değildik aslında. Bize bakmıyordu bile.
Özgeye neden kavga ediyorsun olm hayvancağızla dediğim de ise şu cevabı aldım;
" Sinsi ya bu. Durmuş öyle bir dalın üstünde, bakıyor sağa sola. Neyin keyfi abi bu! Durmasın orada öyle!"
Bu da öyle bir anımdır... Zavallı bukalemun ve ben bu yaşananlara hiç bir zaman anlam veremedik. Ama Özge hala sevmiyor onu. Olsun biz onu seviyoruz.... :)
Sevgili Özge A. yolculuk yapmaktan en fazla keyif aldığım kişi. Çünkü her koşulda eğlenmesini biliyor. Hatta bazı yerlerde ben yan çizdiğim de, durumu öyle bir toparlıyor ki, yine aynı neşe için de yolumuza devam ediyoruz.
Eylül'de de Kaş bir harika. Kaş'ın girişin de arabadan inip merkeze doğru yürüdüğümüzde, sırt çantasını taşımak biraz zulüm oluyor ama. Buna artık söylenmenin bir anlamı olmadığını fark edeli baya oldu tabii...
Kaş'ta kamp kurmak isterseniz sizlere eski devlet hastanesinin arazisini öneririm. Camping alanları da var elbette. Ama çadırda kalmak için para vermek istemezseniz en uygun mekan burası. Merkeze zaten çok yakın. Otogara da öyle. Yürüyerek rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Burası sizi bilgilendirdiğim kısımdı.
Gelelim asıl meseleye... Kaş geçirdiğimiz ikinci günde dalış yapmak için Özge'nin bildiğiniz başının etini yedim. Çünkü burada da dalış yapmak efsane keyifli oluyor. Gündüz dalış yapmak için firmaların ofislerini dolaşıyoruz, en ucuz hangisi olur diye. Bir kaç yeri gezdikten sonra en son girdiğimiz ofiste dalış yapmaya karar verdik.
Ben ofiste ki kadınla dalış hakkında bilgi alırken bir an da gözüm Özgeye takıldı. Ofiste duran bukalemuna eğilmiş, dik dik bakıyor. Ama böyle bildiğin restleşiyor sanki hayvanla. Ben de bu kadar ilginç ne görmüş olabilir diye kadına bir saniye lütfen deyip Özgenin yanına gittim.
O sıra da bukalemuna şunları söylüyordu! :
" Bana baksana sen bi'!!!" " Hey kime diyorum?" " Gözlerin iki yanda diye kendini bizlerden farklı mı görüyorsun?"
Yemin ederim kulaklarım bunları duydu. Hayvan ona ne etti de bizim ki bu kadar delllendi o an anlamadım. Eğildim ben de onunla beraber bukalemuna bakmaya başladım. Neden Özgeyi sinirlendirdi diye düşünmeye başladım. Ama hayvanın zerre umurunda değildik aslında. Bize bakmıyordu bile.
Özgeye neden kavga ediyorsun olm hayvancağızla dediğim de ise şu cevabı aldım;
" Sinsi ya bu. Durmuş öyle bir dalın üstünde, bakıyor sağa sola. Neyin keyfi abi bu! Durmasın orada öyle!"
Bu da öyle bir anımdır... Zavallı bukalemun ve ben bu yaşananlara hiç bir zaman anlam veremedik. Ama Özge hala sevmiyor onu. Olsun biz onu seviyoruz.... :)
İlk Kez Otostop Yapacak Kadınlara 11 Kurtarıcı Tavsiye!
Günümüzde
özellikle gençler tarafından benimsenen
otostop kültürü artık kadınlar arasında da sıkça başvurulan bir yolculuk
yöntemi oldu. Otostop ilk duyulduğunda insana güven vermez. Hiç tanımadığımız
birinin arabasına binip yolculuk yapma fikri genelde insanın çekindiği bir
durumdur. Ama zamanla insanlar artık otostopun o kadar da korkulacak bir şey
olmadığının farkına vardı. Biz kadınlarında otostopla yolculuk yapmaya ilk
karar verdiğimiz zaman çekindiğimiz bir çok şey olmuştur. Artık bir çok kadın
yola çıkmaktan çekinmiyor. İşte ilk kez otostop yapacak kadınlara 11 kurtarıcı
tavsiye!
1- Her zaman
neşeli olun. Gülücüğünüz yüzünüzden eksik olmasın. Bu insanlara güven verir.
2- Mutlaka
harita kullanmayı öğrenin. Hepimizin telefonlarında navigasyon var. Haritaları
telefonunuza indirerek internet olmadan da kullanabilirsiniz. Olası bir aksi
durumda hemen fark edebilmeniz için gereken en önemli şeydir. Böylelikle
kaybolma ya da yoldan sapma gibi durumlar yaşamamış olursunuz.
3-Yolculuğunuz
uzun mesafe olacaksa olabildiğince erken yola çıkın. Erken saatte yola çıkmak
kendinizi daha güvende hissettirir.
4-Sohbet
etmeyi ihmal etmeyin. Sorulan sorulara karşı olabildiğince nazik cevap verin.
Ama konuşmaktan rahatsız olduğunuz konular olursa bunu da uygun bir şekilde belli
edin.
5- Her duran araca binmek zorunda değilsiniz.
Kendinizi en rahat hissettiğiniz araca binin.
6-Kendinizi
rahatsız hissettiğiniz an arabadan inmek istediğiniğinizi yine karşı tarafı
tedirgin etmeden söyleyin. Her zaman bir bahane vardır. :))
( En kötü
çişiniz gelmiştir. :) )
7- Kalabalık olmamak otostopta şansınızı daha çok
arttıracaktır. Kalabalık grup olarak yola çıktıysanız parça parça yola devam
etmek daha kolay olacaktır.
8- Otostop
çekmeye başlayacağınız yeri iyi belirmeniz gerekli. Yanlış yerde beklemek hem
vakit kaybı olacak hem de sizi rahatsız edebilecek olaylarla daha çok karşı
karşıya kalabilirsiniz. Ayrıca viraj ya da dönemeçlerde otostop çekmeyin.
Araçların durması bu noktalarda çok zor.
9- Yola her zaman temiz kıyafetlerle çıkın.
Unutmayın ki araç sahibiyle ilk iletişim sadece bir kaç saniye sürecek bu
anlarda ilk izlenim çok önemlidir.
10- Çok büyük çanta ve kalabalık eşyalarda yola
çıkmamaya çalışın. Araç sahipleri böyle durumlarda araçlarına almayı tercih
etmiyor.
11- Önce
yola çıkmaya karar verin. Ve korkmayın. Yola adımı atmak en büyük başlangıçtır.
:)))
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)